KUR'ANI KERİM'İN TÜRKÇE MEALİ ALİSİ VE TEFSİRİ
  101-EL-KARIA SURESİ
 
101-EL-KARIA SURESİ
 
 
Bu mübarek süre, Kureyş süresinden sonra Mekke-i Mükerreme'de nazil olmuştur. On bir âyet-i kerîmeyi içerir. Karia denilen büyük bir belâdan, yâni: Kıyametten haber verdiği için kendisine bu isim verilmiştir. Bundan evvelki, "Âdiyât" süresi, insanların ruhsal durumlarına ve kıyametteki vaziyetlerine işaret etmekte idi. Bu süre de kıyametin vasfım, onun şiddetli durumunu bildirdiği için bu iki süre arasında fazlaca bir irtibat vardır.
 
 
 
1. O çarpacak olan felâket..
1.        Bu mübarek süre, meydana gelecek olan kıyamet gününün pek müthiş vasıflarını bildiriyor. O günde kimlerin selâmet ve saadete ereceklerini, kimlerin de felâketlere uğrayarak cehenneme atılacaklarını haber vermektedir. Şöyle ki: (O çarpacak olan felâket..) O pek büyük hâdise, yâni Kalpleri parçalayacak derecede şiddetli olan kıyamet günü, onun belirtileri ne kadar müthiştir.
"Karia": Kâri demektir ki: Şiddetli çapmak manasınadır. Ondan şiddetli bir ses meydana gelir, bu, kıyametten ibarettir. Çünkü, kıyametin başlangıcı bir ilk sûra üfürme ile vuku bulacaktır. Bunun tesiriyle bütün mahlükat, hayattan mahrum kalırlar, bütün gök ve yer cisimleri parçalanır, darmadağın olur, işte bu âyet-i kerîme: O müthiş güne işaret ederek insanlığı harekete ve uyanmaya davet ediyor.
 
 
2. O çarpacak olan felâket, nedir?.
2.    (O çarpacak olan felâket nedir?.) O hâdise, ne kadar şiddetlidir. Onun yüceliği, büyük tesirleri ne kadar enteresandır, ne kadar korkunçtur!. Bu ilâhî beyan, bir beyan üslûbudur ki: Bildirilen şeyin ne kadar mühim, ne kadar hayret feza olduğuna dikkatleri çeker.
 
 
3. O çarpacak olan felâketin ne olduğunu sana ne bildirdi?.
3.      Evet.. (O çarpacak olan felâketin) büyük musibetin (ne olduğunu sana ne bildirdi?.) elbette ki: Bildirilen şeyin ne kadar mühim, ne kadar hayret feza olduğuna dikkatleri çeker.
 
 
4. Bir günde ki: İnsanlar çırpınıp dağılacak pervaneler gibi ola-caktır.
4.   O hâdise, o kıyamet felâketi (bir günde) meydana gelecektir, (ki) o gün, bütün (insanlar çırpınıp dağılacak, pervaneler gibi) geceleri ateş etrafında uçuşarak kendilerini alevlerin içine atan kelebekler gibi bir hâle gelmiş (olacaktır.) öyle çokça dağılmış, ıstıraba uğramış bir vaziyette bulunacaktır.
"Fl.r a s" geceleri kendilerini kandillerin ışığına atan pervane gibi haşarat demektir ki: Bunlar sonra kanatlarını yayıp döşedikleri için kendilerine böyle "Fıraş" denilmiştir. "Mebsüs" da yayılmış, ayrılığa uğramış demektir.
Böyle "Fıraşi mebsüs" ibaresi, akıbetlerini bilemeyenler hakkında darb-ı mesel olarak zikredilir.
 
 
5. Dağlar da atılmış renkli yünler gibi olacaktır.
5.   O kıyamet gününde (Dağlar atılmış renkli yünler gibi olacaktır.) o kadar büyük ve kuvvetli varlıkların bile bütün parçaları, darmadağın bir hâle gelecektir. Artık insanlar, kendi hâllerini bir düşünmelidirler.
".İ.h.n" rengârenk olan yün demektir. "Menfûş" da tüyleri birbirinden aynimi;, pek hafîf bir rüzgâr ile uçar bir hâle gelmiş şev demektir.
 
 
 
6. Artık kimin tartıları ağır gelirse..
6. (Artık) O günde, o muhasebe âleminde (kimin tartıları ağır gelirse..) yâni: Dünyadaki güzel amelleri çok bulunursa...
 
 
 
7. İşte o, hoşnut -olacağı- bir yaşayıştadır.
7.      (işte o.) Öyle güzel amelleri ağırca bulunan mümîn (Hoşnut) razı olacağı (bir yaşayıştadır.) artık o, pek mutlu ve mes'ut bir hâlde yaşayıp duracaktır. Cennete nail bulunacaktır.
 
 
 
8. Fakat kimin tartıları hafif otursa..
8.      (Fakat) O kıyamet gününde (kimin tartıları hafif otursa..) yâni: Sevabı bulunmazsa veya günahları, sevaplarına galip bulunursa, dünyada bâtıl şeyler ile meşgul olmuş, amel defterini onlar ile doldurmuş ise..
 
 
 
9. Artık onun anası -sığınacağı yer- hâviyedir.
9. (Artık onun anası) gideceği yer, sığınacağı yer de (haviyedir.)
Cehennemin ateşidir. Bir çocuk, anasının kucağına sığındığı gibi öyle pek günahkâr bir şahıs için için de ateşten başka sığınacak bir şey yoktur. "Hâviye" Cehennem ateşinin isimlerinin biridir. Gayet derin bulunduğu için kendisine bu ad verilmiştir.
 
 
10. Hâviyenin ne olduğunu sana ne şey bildirdi?.
10. (Hâviyenin ne olduğunu) Onun ne müthiş bir azap mahalli bulunduğunu (sana ne şey bildirdi?.) o ne kadar düşüncelerin üstünde bir azap yurdudur.
 
 
 
11. -O- çok kızgın bir ateştir.
11. O hâviye denilen şey (Çok kızgın bir ateştir.) onun yanında diğer ateşler pek hafif kalmaktadır.
"Hamiye" harareti pek şiddetli olup parlayan, duran ateş demektir, işte küfür ve tuğyanın neticesi, böyle pek şiddetli bir azaptır.
Deniliyor    ki: İlâhî adaletin bütün yaratıklara karşı tecellîsi için yarın âhirette kulların amelleri birer şekil kazanarak veya amel defterlerinde yazılı bulunarak tartıya vurulacaktır.   Kimlerin güzel, amelleri galip ise sahipleri için mükâfat vesilesi olacaktır. Bil'akis kimlerin çirkin amelleri galip ise onlar da bu yüzden azaba uğrayacaklardır.   Bütün bunlar, birer hikmet ve fayda gereğidir, ve Allah'ın kudretine göre asla imkânsız görülemez. Cenab-ı Hak cümlemize güzel sonlar nasîb buyursun âmin..
 
  Bugün 50 ziyaretçi (58 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol